Hayata Notlar / Güvenli Bağlanma ve Evlilik / Mart 2020

Geçen ayki yazımızda güvenli bağlanmanın ne olduğundan, nasıl oluştuğundan ve öneminden bahsetmiştik. Bu ay güvenli ve güvensiz bağlanmanın evlilikler üzerine etkilerini inceleyeceğiz. Başlamadan önce güvenli bağlanmayı kısaca hatırlayalım. Pek çok araştırmacı anne-çocuk ilişkisinin sürekliliğinin sonraki yaşantıların temelini oluşturduğunu ileri sürmektedir. Gençlerin yaşamındaki en önemli kişilerin annesi ve babası olduğunu; anne ve baba ile yakın ilişkide bulunmanın gençlerin ruh sağlığında belirleyici rol oynadığını belirtmiştir.Son yıllarda yapılan çalışmalarda, anne-çocuk ilişkisi konusunda yapılan araştırmaların önemli bir bölümünü bağlanma konusunun oluşturduğu görülmektedir. Bu kavram her iki nesil için de giderek önem kazanmaktadır. Çünkü bağlanma, çift yönlü bir süreçtir. Doğumla birlikte kurulan bağlanma ilişkisinin niteliği, bebek ile anne arasında kurulacak olan iletişimin kalitesini de belirlemektedir. Öyle ki doğum, anne ile bebeğin dokuz aylık birlikteliklerindeki ilk ayrılıştır.

Güvenli bağlanma dönemini 0-18 ay olarak tanımlamakla birlikte henüz tam olarak kanıtlanamamasına rağmen anne ile bebek arasındaki ilk bağlanma ilişkisinin doğum öncesinde kurulduğu da ileri sürülmektedir. Doğum öncesi dönemde de bebek, annenin duygularına yanıt verebilmektedir. Yirmi altıncı haftada bebeğin, algılama, tepki gösterebilme ve işittiği bilgileri yakalama yeteneklerinin olduğu bilinmektedir. Bu durumda, doğum öncesi dönemde annenin, bedeninde meydana gelen değişiklikleri benimsemesi, olumlu duygularını henüz doğmamış olan bebeğine aktarabilmesi, bağlanmanın ilk temellerini oluşturmaktadır. Hamilelik döneminde annenin karnına dokunması yoluyla bebeğin tensel olarak hissedilmesi ve bebeğin kabulü bağlanma ilişkisi için oldukça önemlidir.

Geçen ayki yazımızda da belirttiğimiz gibi güvenli bağlanmayı sağlamış bireyler sosyal ilişkilerinde daha başarılıdırlar. Dünyaya olumlu gözlerle bakarlar ve sıkıntılarla başa çıkma güçleri vardır. Böyle bireylerin sağlıklı evlilikler kurup, sağlıklı nesiller yetiştirmeleri beklenir. Ve yapılan araştırmalar da bunu desteklemektedir. Evlilik uyumunu ve doyumunu destekleyen değişkenler arasında bağlanma stilleri önemli bir yer tutmaktadır. Dolayısıyla bir bireyin evliliğinin sağlıklı olup olmayacağının en önemli belirleyicisi, çocukluk çağlarında anneyle kurulan ikili ilişkidir. Biz anneler bu bilinçle çocuk yetiştirmeli, bebek sahibi olacağımızı anladığımız ilk andan itibaren şuurlu bir şekilde hareket etmeliyiz. Ayrıca Hz Ali’nin “Çocuklarınızı yaşayacakları zamana göre yetiştirin.” tavsiyesini göz ardı etmeden çocuklarımızı geleceğe hazırlamalıyız. Çocuk büyütürken sadece maddi ihtiyaçlarını değil manevi ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurmalıyız, karnını doyururken ruhunu da doyurmalıyız. Bunun için anne baba adayları her şeyden önce kendini eğitmelidir. Çocuklarımıza tatlı bir üslup ile Allah inancı, ahlaki hasletler ve ibadet bilgisi öğretmeliyiz. Özellikle 4-5 yaşlarındaki çocuklar günde dört yüz civarında soru sorarlar. Bu durumu bizim için bir fırsat bilerek, bıkkınlık göstermeden, çocuklarımızı zihnen işlemeliyiz. Unutmamalıyız ki sadece çocuk değil aynı zamanda hayırlı bir eş ve iyi bir kul yetiştiriyoruz.

Yeni ilişkilerimizi oluştururken geçmişimizdeki ilişki biçimlerimiz bize ayna olur. Bebekliğimizde her ihtiyacımız anında karşılandı, yeteri kadar ilgi ve sevgi gördük ise zihnimizde kendimizi değerli başkalarını da güvenli olarak yapılandırırız ve güvenli bağlanma sağlanmış olur. Geçmişimizde kendimiz hakkında olumsuz yapılanma olduysa yani kendimizi değerli görmüyorsak yeni ilişkilerimizde kaygı ön plana çıkar. Başkaları hakkında olumsuz yapılanmışsak zarar görmemek için yakınlık ihtiyacımızı görmezden gelerek kaçınma tepkileri ortaya koyarız. Kendimiz ve başkaları hakkında oluşturduğumuz modeller yakın ilişkilerde takınacağımız tavırları ve ilişkilerimizin kaderini belirler. 

Güvenli bağlanma gerçekleşmişse 

  • Duygu düşünce ve ihtiyaçlarımızı başkalarına rahatlıkla ifade ederiz. 
  • Kolay bir şekilde yakın ilişkiler kurabiliriz. İlişki kurduğumuz kişilere değer verir, olumlu tutumlar sergileriz. 
  • Güvenli bağlanan bireyler duygusal açıdan güvenli bir ilişki oluşturup evliliğin gerektirdiği görev ve sorumlulukları başarılı bir şekilde yerine getirir. 
  • Başkalarına yaklaşmaktan ve kendilerine yaklaşılmasından rahatsız olmadıkları gibi terkedilme korkusu taşımaz, kıskançlık davranışları sergilemezler. 
  • Küsme, sözel şiddet kullanma yerine açık iletişimi tercih eder, bütünleştirici ilişki tarzını benimserler. 
  • Etkileyici sorun çözme stratejisine sahip bu bireylerin evliliğinde boşanmalar çok az görülmektedir.

Peki, güvenli bağlanmayı gerçekleştirememiş bireylerden ne tür davranışlar bekleriz?

  • Aşırı savunmacı veya tam tersi eşe ve ilişkiye yapışıp kalmak şeklinde iki farklı davranış gözlemleyebiliriz. Eşe ve ilişkiye yapışan bireylerde sürekli yakınlık ve onay arama vardır. Bu davranışlar stresli bir evliliğe zemin hazırlamaktadır. 
  • Güvenli bağlanma sağlayamamış bireyler güvenmekte ve bağlanmakta güçlük çektikleri için yakın ilişkiler kuramazlar. İçe dönük ve soğuk olduklarından duygularını, ihtiyaçlarını ifade etmekten kaçınırlar. 
  • Hatta eşinin yakın olma isteğini tehdit olarak algılar, eşi ile arasında mesafe olmasından hoşlanırlar. 
  • Eşinin sıkıntılarının, ihtiyaçlarının farkında olmaz, evlilikten fazla bir beklentisi olmadığı için kendi kendilerine yetmeyi isterler. 
  • Sorun çözme becerisi kazanamamış olmasından dolayı çatışmadan kaçınır, küsmeyi tercih ederler. 
  • Eşinin bağımsızca kendi hayatını yönetmesine izin vermez, kontrolü dışına çıktığında ihanete uğramış gibi hissederler. 
  • Aşırı kıskançtırlar ve derinlerde hep bir terkedilme korkusu taşırlar. Hatta bu terkedilme korkusu yüzünden mutsuz da olsa evliliklerini sürdürürler.

Bağlanma stili yakın ilişki sürecinde değişim gösterebilmektedir. Bu demektir ki evlilikler de bağlanma stilini etkiler. Güvensiz bağlanmaya sahip bir birey, evliliğinde yeterli duygusal destek bulduğunda daha az kaygılı, daha güvenli biri haline dönüşebilir. Güvenli bağlanan birey ise evlilikte yaşadığı sorunlar –mesela sürekli terkedilme- sonucu güvensiz birine dönüşebilir.

Özet olarak hayat da evlilik de bir süreçtir. Bu sürecin içinde yaşadıklarımız, tecrübelerimiz ile şekil alırız. “Kendi” ve “başkaları” kavramlarını zihnimizde tanımlar, ilişkilerimize buna göre yön veririz. Güvenli Bağlanma için belirlenen kritik zaman değerlendirilememiş olabilir ama mutlaka Allahü Teâlâ bu durumu tamir için önümüze yeni fırsatlar çıkaracaktır.

Bağlanma duygusunun insanın fıtratına nakşedilmesinin hikmeti nedir, oradan beslendiğinde insanlarla ve kendiyle olan ilişkisini düzenleyecek, bağının kuvvetli olması gereken asıl memba neresidir? Gelecek ay ki yazımızda görüşmek üzere…