Hayata Notlar / Nezaket / Eylül 2020

SÖZ CANDAN İBARETTİR
VE CANIN TEK GIDASI 
ZARAFETTİR

Devletin bekası, kültürünün ve değerlerinin korunması ve nesilden nesile aktarılmasına bağlıdır. Bunu sağlamak için değerlerimizin hücrelerimize işlemesi gerekir ki bu da erken yaşta hem ailede edinilmesi hem de okullarda okutulması ile mümkündür. Bu değerlerimizin en başında Nezaket ve Zarafet gelmelidir. Nezaket ve Zarafet kadına olduğu kadar erkeğe de yakışır. Bu değerlerin korunması adına, eskiden ilkokullarda, Hayat Bilgisi dersinde her konunun altında “Toplum ve Görgü Kuralları” diye bir başlık vardı. Hatta üniversiteyi kazanıp yurtlara yerleştirilen gençlere bir dönem ilk okutturulan kitap Adab-ı Muaşeret olmuştu.  Değişen yaşam şartları ile önceliklerimiz de değişti. Çocuklarımızın geleceğini kurtarmak bahanesiyle tüm değerlerimizi ayaklar altına alan, sadece öğretimi, puanı, sıralamayı önemseyen ebeveynlerin sayısı maalesef arttı. 

Peki Nezaket ve Zarafet nedir, neden hayatımızda bu kadar önemli bir yeri vardır

Nezaket terbiye ile Zarafet ise ruhun inceliği ile alakalıdır. Her iki kavramın içinde de hassasiyet olsa bile arada ince bir çizgi var. Nezaket; nazik olma, başkalarına saygılı ve ince davranma anlamına gelirken, Zarafet; incelik, kibarlık, hoş sözlü, tatlı dilli olma anlamına gelmektedir. Zarafet nezaketin bir seviye üstüdür. Bir insan nazik olup zarif olmayabilir, ancak zarif olup nazik olmaması mümkün değildir. Konfüçyüs, insaniyeti tanımlarken “Kendine hâkim olmak ve nezaketli olmak.” der. Bu aynı zamanda zarafetin de tanımıdır. Çünkü zarif kişi hiç kimseye zararı dokunmadığı gibi kendisinden çevresine güzellik ve iyilik yansıyan kişidir. Zarafet inceliktir, nezakettir, nezahettir, güzelliktir, ölçüdür. Denebilir ki zarafet, Peygamber Efendimizin “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği, salim olduğu insandır.” diye tarif ettiği “kul” kıvamıdır. Peygamber Efendimiz: “Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel yaptı” buyuruyor. İşte aldığı o Rabbani terbiyenin içine “rahmetle donanmak, kaba ve katı yürekli olmamak ve yumuşak davranmak” giriyor. (Ali İmran, 159) Bunların her biri, Efendimizin zarif şahsiyetinin yansımalarıdır ve her bir Müslümana güzel örnek olsun diye Kelam-ı Kadim’de yer almıştır.

Oturmanın, kalkmanın, iş görmenin, yemenin, içmenin, sosyal ilişkilerin,  dinlemenin ve tabii söz söylemenin, her tavrın bir zarafeti vardır. Gönüllerdeki zarafet dışa yansıdıkça güzel ve kaliteli bir hayat yaşanır.  Zarif kişide bulunması gereken özellikler arasında, vücut ve elbisenin temizliği,  görünümün iç açıcı oluşu, müstehcenlikten kaçınma ve pis şeylerden uzaklaşmayı da öğretir bize dinimiz. Buna gülümseme, samimiyet, sevgi, takdir hissi vs. de eklenebilir ama hepsinden önemlisi sözün güzel olmasıdır. Sözün güzel olmasından kasıt ise düzgün akıcı ve süslü ifadelerden ziyade içinin dolu olması, anlam taşıması, yapıcı olması, gönül almasıdır. Söz, yerinde teşekkür, uygun bir selamlaşma, gerektiğinde özür dileme, takdir ve sevgiyi ifade etmelidir. Yani söz, candan ibarettir ve canın tek gıdası zarafettir. (İskender Pala)

İslam, insanı her alanda zarafetle donatır. Müslüman kişide kötü huylardan kibir ve aşağılama yoktur. Yaptığı her işi güzel ve ölçülüdür. İslam, konuşurken (Lokman, 19), hatta yürürken (İsra, 17) bile zarafet ister. Kaş-göz işaretleriyle bir başkasını kınamak şiddetle reddedilmiştir. Zarafeti olmayan, Nezaketle terbiye edilmeyen insan, gitgide insani meziyetlerini kaybeder. İnsani meziyetlerin başında muhatabının menfaatini gözetmek gelir. O halde haddi aşmamak, çevresine zarar vermemek de bir nevi zarafettir.

Ne acıdır ki bu değerler azaldı. Kimsenin kimseye ayıracak fazladan bir dakikası bile yok, hayli bencilleştik. Günümüz insanı duyarsızlaştı ve kabalığı normalleştirdi. Oysaki insanoğlu hiçbir zaman başıboş bırakılmamıştır, Bizi en güzel bir biçimde yaratan Rabbimiz, insanlık vasfımızı korumamız için yol haritamızı çizecek kitaplar ve peygamberler göndermiştir. Fıtratımıza uygun yaşam biçimi açık ve net bir şekilde bellidir. Bu değerler ve ölçüler ışığında yetişen nesiller sözel ve fiziksel şiddeti hiç tatmamış ve tattırmamış nesiller olacaktır. Günümüzde toplumun başına bela olan sorunların temelinde hamuru nezaket ve zarafetle yoğrulan insanın bir takım kasıtlı operasyonlar sonucu fıtratının bozulması yatmaktadır. Bunlara örnek olarak toplumun her kesimine sirayet eden argo konuşmaları, küfrü normalleştiren sinema filmlerini, belden aşağı espriler yapmaktan başka mahareti olmayan ama milyonlarca takipçisi olan sosyal medya fenomenlerini verebiliriz. Maalesef bunları örnek alan, ağzını hiç yakışmayan kelimelerle kirleten milyonlarca gencimiz var artık. Hatta öyle bir noktaya geldik ki; kendini dindar olarak tanımlayan yazar ve çizerlerimiz dahi müstehcenliği, belden aşağı konuşmaları -özellikle eleştiri yaparken- bir marifet hatta cesaret sayar hale geldi. Her şartta edebini, nezaketini bozmayan örnek insanlar parmakla sayılacak kadar azaldı. 

 Bu hızlı çağın hızlı insanları olarak bir nebze olsun nefes alabilmek adına ruhlarımızın acilen Nezakete ve Zarafete ihtiyacı var. İnsan-ı Kamil dediğimiz büyük zatlara bakın; çocuk masumiyetinde ama gayet olgun, nazik ve zarifler. Belki de İslam’ın insanı görmek istediği kıvam tam da budur.

Rabbim hepimize yarattığı Ahsen-i takvimde istikameti nasip etsin. Âmin!