ANADER Yönetim Kurulu Başkanı Fatma KIVRAK ile sohbet ettik:

YUVAYI DİŞİ KUŞ YAPAR

Kadının sevk olduğu alana bakın aileyi tanımlarsınız, toplumu tanımlarsınız. Aslında biz kadınları Cenabı-ı Hak anne olma özelliğini de bünyesine vererek çok güçlü nimetlerle donatmış...

Anader neler yapıyor? Kısaca özetleseniz.

Öyle birkaç sayfada özetlememiz mümkün değil?

Birkaç başlık desem..

Peki öyleyse. (Gülüyor.) Örgün eğitimimiz var. Halka dönük ne tip kurslara ihtiyaç olduğunu belirleyen, bu konuda projeler üreten, hizmet dosyaları hazırlayan birimimizdir. Yaygın eğitim anne ve anne adaylarını eğitiyor. Karakter eğitimimiz çocuklara yönelik. Genç kızlarımıza yönelik eleman yetiştirme adı altında bir eğitimimiz daha var. Çalışmalarımız tümüyle kadınlara yönelik. Tabi kadınları eğitiyoruz bundan erkeklerde yararlanmış oluyor.

Evet. Peki aile çok önemli. Sizin çalışmalarınızda hep aileyi öncelediğinizi görüyoruz?

Evlilik okulu seminerleri öncelikli. Orada maddi ve manevi pek çok yararlı bilgi sunuyoruz katılımcılara.

Çok çok özel yaptığınız bir şey var mı? Aklınıza ilk gelen…

Yetim anneliği konusunda yaptığımız çalışmalarımız var. Bu konuda çok başarılıyız. Hafız yetiştiriyoruz. 2012 yılında başlamıştı. 15 hafızımız var.

Halka yönelik yaptığınız etkinliklerden söz edersek neler söylersiniz?

Anneler Günü programlarımızı en başta sayabilirim.İçinde bulunduğumuz ayda icra ettiğimiz Kutlu Doğum programlarımız var. Dünya Kadınlar Günü var. Çocuk İftarlarını, Hatıra Ormanımızı, Piknikleri ve Gezileri ekleyebiliriz.

Biraz da bunca eğitimleri hazırladığınız sizin yok etmeye çalıştığınız bataklık konusuyla ilgili sorunları konuşalım istiyorum. Kadın olarak ve kadınlara hizmet eden bir dernek yöneticisi olarak kadını nasıl tanımlıyorsunuz?

"Kadın bir anne… Kadın bir eş… Kadın bir komşu… Kadın bir beşeriyet… Ve kadın bir topluma ayna, hâsılı kadın öyle büyük bir güç kaynağı ki toplumun mihenk taşı adeta… Kadının sevk olduğu alana bakın aileyi tanımlarsınız, toplumu tanımlarsınız. Aslında biz kadınları Cenabı- Hak anne olma özelliğini de bünyesine vererek çok güçlü nimetlerle donatmış ama biz ya bunun farkına varmıyoruz, ya ihmal ediyor önemsemiyoruz, ya da sıradan olmayı seçiyoruz. Fakat bu elimizdeki imkânların nimetlerin, farkına varırsak ve üzerimize düşeni layıkıyla yapma çaba ve gayretinde olursak belki toplumun resmi çok daha farklı şekillenecek, aynadan yansıyanlar çok daha harikulade olacak…

Kadın sürekli tartışma konusu. Her tartışmanın içinde onu görüyoruz. Son zamanlarda yaşanan krizlerle daha vahim tablolar oluşuyor. Sembolik anma günleri olmasına rağmen dengeler yerine oturmamış gibi. Yaşananlara nasıl bakıyorsunuz? Sorunun kaynağı nedir?

Batı medeniyeti, kadını kullanmayı, bir meta gibi görüp, değer vermemeyi bundan çok çok zaman önce 1800’lü yılların sonunda da yapıyordu. O yıllarda fabrikalarda çalıştırılan, emeklerinin karşılığını alamayan kadınlar greve gitmişler ve bu grev sebebiyle fabrika kapatılmıştı. Ancak orada çıkan talihsiz bir yangında yüzlerce kadın yanarak can vermiştir. Bunun neticesi olarak 8 Mart 1908’de kadının hatırlanıp anılmasına karar verilmiş ve o güne Dünya Kadınlar Günü denilmiştir.

İslam’ın gelişiyle hor ve zelil görülen kadın, izzet ve şeref kazanarak esas yerine oturmuş, değersiz olan kadın İslam’ın gelişiyle ümit var olmuştur. Hiçbir hususta söz sahibi olamayan kadın, İslam’ın sayesinde hakkını savunmakta sesini her tarafa duyurabilmektedir. Zira İslam güneşinin doğması ile âlem bambaşka bir âlem olmuş, insan yaradılışındaki gayeyi idrak etmiştir.

Varlıkların en şereflisi olarak bizi yaratan, bizi değerli kılan Rabbimize hamdolsun… Ve bu değerin içinde biz hanımları erkeklerden ayrı tutmayan İslam’dır. Cennet gibi bir nimeti biz annelerin ayakları altına seren, ‘Erkeğin kadına bir üstünlüğü yoktur, sizin en değerliniz takvada üstün olandır’ diyen bizim dinimizdir. Kuran kadın ve erkeği birbirinden üstün tutmak yerine birbirinin tamamlayıcısı kabul etmiştir.

İslam Toplumuna bakacak olursak, sorunlar bizde de var. Evlerde yaşanan huzursuzluğun sebebi nedir? Kadın veya erkek ne yapmalı?

Bir erkeği eğitmek yalnız bir ferdi eğitmektir. Ama bir kadını eğitmek, ailesinin tüm fertlerini, dolayısı ile toplumu eğitmek demektir. Çünkü bir anne, çocuklarının eğitiminde yüz öğretmen gücüne sahiptir. Kadının birinci sıraya alması gereken husus, ailede huzur kaynağı olmaktır. Yüce Allah, ailede mutluluğu sağlama görevini kadına vermiştir. “Sükûn bulmanız, mutlu olmanız için size, kendi cinsinizden eşler yaratıp da aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de Allah’ın varlığının delillerindendir.” Rum 21

Yüce Allah kadının ev içindeki görevini belirlemektedir. Kadın, ev içinde sıcaklığın, kaynaşmanın ve sakinleşmenin kaynağıdır. Bir evde mutluluk yoksa kadın, Allah’ın kendisine yüklediği görevleri yerine getirmede ciddi ihmaller yapıyor demektir. “Yuvayı dişi kuş yapar” sözü bu anlamda doğrudur. Yuvada bir huzursuzluk varsa, kadın ilk sebebi başka yerde değil, kendinde aramalıdır. Elbette bu huzursuzluğun yaşanmasında erkeğin de payı olabilir. Allah erkeğin sorumluluğunu da “O kadınlarla iyi geçinin” Nisa 19 buyurarak ortaya koymuştur. Bu emir, erkeğin aile idaresinde, iyi geçinme kriterleri belirlemekle mükellef olduğunu gösterir. Her erkek, kendi hanımının özelliklerini iyi bildiğinden, ailesi ile iyi geçinmede en doğru stratejiyi belirlemeli sonra da uygulamalıdır. Erkek ailedeki bu rolünü, kadın da mutlu etmekten sorumlu tutulduğunu unutmaz ve görevini yerine getirirse, ailede huzur, sükûn ve mutluluk hâkim olacaktır.

Erkek ve Kadın arasında bugün yaşanan anlaşmazlığın, eşitlenmeye çalışılan sorumlulukların bir tarafa fazlaca yüklenmesi olabilir mi?

Günümüzde kadın, kadınlık fıtratı ve hususi onuru ile bağdaşsın veya bağdaşmasın, hemen tüm iş sektörlerinde istihdam edilmektedir. Hâlbuki kadının annelik vazifesini layıkı ile yapmasını engelleyecek hiçbir iş sahasında çalıştırılması uygun olmaz. Çünkü toplumu aileler oluşturur. Aileyi inşa eden ise kadından başkası değildir. Sağlıklı bir ailede, çocukların annenin sevgi ve merhamet kucağında yetiştirildikleri açıktır. Sevgi ve ilgiden yoksun büyütülen çocukla, ileriki hayatlarında toplumlarının sırtında birer kambura dönüşür, yani toplumsal problemlerin kaynağını oluştururlar. Ailede kadının görev ekseni yerinden kaydığında zarar görecek ve çevresine zarar verecek sadece çocuklar değildir elbette. Evde mutlu olamayan koca da, iş yerinde problemlidir. Ailenin bel kemiği mesabesindeki hanım, annelik ve eşlik vazifelerini tam ifa etmeyerek yalnız kendi yörüngesinden çıkmış olmaz; bilakis o ailenin her ferdini, her yerde ve her zaman sorun çıkaran potansiyel birer problemli kişilik haline de getirmiş olur. Kadının asli görevlerini ihmali, hem dünya hem de ukbada sıkıntı ve üzüntü sebebidir. Eğitim faaliyetlerimizi bu bilgiler ışığında oluşturmaya çalıştık. Hanımlarımıza ve gençlerimize mesajımızı bu gerçekler üzerine bina etmeye çalıştık.

Çok teşekkür ederiz.

Ben de teşekkür ederim.

daha fazla...